1999’da kurulan İşNet, bugün 25. yılını kutluyor. Düşünün, bir çeyrek asır! Ülkemizde teknolojinin bu denli hızlı geliştiği bir dönemde, bir şirketin kendini yeniden keşfetmesi, sürekli güncel kalması kolay bir iş değil. Türkiye İş Bankası’nın bir iştiraki olarak doğan İşNet, ilk adımlarını internet servis sağlayıcılığıyla attı. Ancak bugün, telekom altyapısı, veri merkezleri, bulut çözümleri ve siber güvenlik gibi kapsamlı hizmetler sunarak, teknoloji dünyasında dev bir oyuncuya dönüştü.
Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir toplantıda, Genel Müdür Mehmet Fahri Can, şirketin bu dönüşüm yolculuğunu samimiyetle anlattı. Bir yandan şirketin nereden nereye geldiğini dinlerken, bir yandan da teknoloji dünyasında bu kadar uzun süre var olmanın sırrını düşündüm. İşNet, sadece bir internet sağlayıcısı olarak kalmayı reddedip sürekli olarak kendini yeniledi.
Büyüme hikayesinde ‘strateji’
Sadece büyümek yetmez; bunu doğru stratejilerle yapmak gerekir. İşNet’in 2023 yılında %138 ciro artışı sağlaması tesadüf değil. Bir şirketin, hem kendi iştiraklerine hem de grup dışı müşterilere sunduğu hizmetlerle geniş bir portföy oluşturması büyük bir başarı. İşNet’in 10 kat büyümesi İş Bankası iştiraklerinde gerçekleşirken, dış müşterilerde bu oran 7 kata ulaştı.
Peki nasıl oluyor da bu kadar büyük bir büyüme gerçekleşiyor? İnovasyon, teknolojiye yatırım ve vizyoner bir yaklaşım işin temel taşlarını oluşturuyor. Ancak burada asıl dikkat çeken, teknolojiye yalnızca bir araç olarak değil, bir değer yaratma aracı olarak bakılması.
İnovasyon demişken, İşNet’in dijitalleşme süreçlerine katkısı oldukça etkileyici. Örneğin, e-Defter süreçlerini hızlandıran “bulutta imzalama” uygulaması, dijital dönüşümü hızlandırarak şirketlerin zamandan ve enerjiden tasarruf etmelerini sağlıyor. Bu basit gibi görünen yenilik, aslında devrim niteliğinde. Özellikle büyük şirketler, bu tür uygulamalar sayesinde verimliliklerini artırıyor.
Teknolojinin kırılma noktasında siber güvenliğin önemi
Toplantıda siber güvenlik de masaya yatırıldı ve bu konuda Mehmet Fahri Can, çok net bir görüş belirtti. Siber güvenlik konusunda hiçbir şirketin %100 güvende olamayacağını açıkça ifade etti. “Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, hiçbir firma ‘biz asla hack’lenmeyiz’ diyemez. Siber tehditler her zaman olacak. Burada önemli olan, bu tehditlere karşı ne kadar hızlı ve etkili savunma stratejileri geliştirdiğinizdir,” dedi. Fahri Can Bey’in bu sözleri, günümüzde siber güvenliğin ne kadar hayati olduğunu bir kez kendini hatırlatıyor.
Hack’lenen süpürge
Bunun en ilginç örneklerinden biri geçtiğimiz günlerde ABD’de yaşandı. Ecovacs Deebot X2 marka robot süpürgeler, sahiplerine hakaretler yağdırarak internet üzerinden hacklendi.
Olay, Minnesota’lı bir avukat olan Daniel Swenson’ın robot süpürgesinden duyduğu garip seslerle fark edildi. Önceleri sadece bir arıza olduğunu düşünen Swenson, cihazı yeniden başlattı ve şifresini değiştirdi. Ancak kısa süre sonra süpürge yeniden aktif hale geldi ve bu sefer yüksek sesle ırkçı hakaretler savurmaya başladı.
Bu olay, dijital güvenliğin yalnızca büyük şirketler veya hükümetler için değil, bireysel kullanıcılar için de ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Hatta, Swenson’ın süpürgesine bağlanan hacker’lar, cihazın kamerasını kullanarak ev halkını izlemeyi de başarmışlar. Bu tür olaylar, internete bağlı her cihazın potansiyel bir siber saldırı hedefi olabileceğini kanıtlıyor.
Dahası, Ecovacs’in yaşadığı bu olay bir ilk değil. 2020 yılında bir Roomba süpürge, banyo yapan bir kadının fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşmıştı.
Günümüz dünyasında, robot süpürgelerden akıllı buzdolaplarına kadar pek çok cihaz, siber tehditlere açık hale gelmiş durumda. Önemli olan yalnızca teknolojiye güvenmek değil, aynı zamanda bu tehditlere karşı sürekli tetikte olmak ve kullanıcı bilincini artırmaktır.
Bu yüzden, evimizdeki en basit cihazların bile siber tehdit oluşturabileceğini unutmayalım. Gelişen teknolojiyle birlikte siber dünyada %100 güvenliği sağlamak giderek zorlaşıyor.
Sphere Abu Dhabi’de
Teknolojinin ve mimarinin buluştuğu noktada karşımıza çıkan devasa yapılar var. Geçen haftaki yazımda Las Vegas’taki Sphere’den bahsetmiştim, hatırlarsınız. Şimdi ise Abu Dhabi’de benzer bir yapının inşa edileceği konuşuluyor. Bu projeler, şehirlerin teknoloji ve eğlence dünyasında nasıl küresel merkezler haline gelmeye çalıştığını gösteriyor.
Sphere projesi, yalnızca mimarisiyle değil, içindeki yüksek teknolojiyle de göz dolduruyor. Abu Dhabi’nin, Las Vegas’takine benzer bir yapıyla küresel sahnede kendine daha da büyük bir yer açacağı kesin.
Peki neden İstanbul’da böyle projeler görmüyoruz? İstanbul’un tarihi dokusuna yakışan, teknolojiyi sanatla buluşturan bir Sphere, şehrin cazibesini artırmaz mıydı? Küresel teknoloji yarışında İstanbul da yerini almalı, değil mi?
Teknoloji haberleri
– Ecovacs’ın Türkiye’de de satılan Deebot X2 robot süpürgesi, ABD’de siber saldırılara maruz kaldı ve bu hafta en çok konuşulan olaylardan biri oldu. Hackerlar, süpürgenin hoparlörünü ele geçirip kullanıcılara hakaret ettiler! Birçok insanın huzurunu kaçırdılar.
– TikTok, içerik denetimi operasyonlarını iyileştirme hamlesi kapsamında yüzlerce çalışanıyla yollarını ayırdığını duyurdu. Malezya’da işten çıkarılan personel sayısının yaklaşık 500 olduğu belirtildi. Şirketin içerik denetimini yapay zeka tabanlı sistemlere devretmeyi planladığı öne sürüldü.
– YouTube, kısa video platformu Shorts için yeni bir kullanıcı arayüzü testine başladı. Bu güncellemeyle birlikte, dislike butonunun yerini videoları kaydetme işlevi gören “Kaydet” butonu alacak.
– Nissan, çift yönlü şarj sistemini 2026 yılında belirli elektrikli araç modellerine entegre etmeyi planladığını açıkladı. Bu teknoloji, araç sahiplerine elektrikli otomobillerini şarj etmenin yanı sıra enerji şebekesine geri güç sağlayabilme imkanı sunacak.