Kahramanmaraş’ta, 1997 yılında tekstil üretimi ve ihracatını önceleyerek kurulan ve hazır giyim sektöründe faaliyet gösteren Jeoteks Tekstil, iş istihdamında da pozitif ayrımcılık yaparak kadın çalışanların çoğunlukta olmasına öncelik sağlıyor.
Sektörde edindikleri tecrübe ile kendi markalarını kurma çalışmalarına da başladıklarını dile getiren Jeoteks Tekstil ortaklarından Ümit İnal, ihracat yaptıkları ülkelere ve sonrasında dünyaya kendi markalarının satışını yapmak adına sektörde öncü ajanslarla çalışmalarını sürdürdüklerini ve İstanbul ofislerini daha etkin kullandıklarını söyledi.
“Amacımız geçen seneki ciromuza ulaşabilmek”
Bu yılın başında yaklaşık yüzde 30 büyüme hedeflediklerini fakat 6 Şubat depremi ile birlikte üretime ara vermek zorunda kaldıklarını kaydeden İnal, “Mayıs ayı itibari ile eski üretim durumumuza dönebildik.
Bu yıl sonuna kadar amacımız katma değeri yüksek ürünler üreterek geçen seneki ciromuza ulaşabilmek. Şu anki durum pozitif yönde ilerliyor” dedi. İnal, ayrıca bu yılın markalaşma süreçlerinin başladığı bir yıl olduğunu, koleksiyon ve pazarlama planlarını oluşturduklarını ve yenilemeye devam etiklerini kaydetti.
İnal, modanın ve doğanın geleceğinin kesişim noktası olarak çevreci üretim modelleri olduğunu, bu nedenle üretim süreçlerinde küresel standartları uygulamaya çalıştıklarına vurgu yaparak, “Üretim tesislerimiz dünyada geçerli sertifikalara sahiptir ve bağımsız kuruluşlar tarafından da düzenli olarak denetlenmekteyiz. Kendi markalarımız da dahil olmak üzere her üründe doğa dostu hammaddeler kullanıyoruz.
Pamukta Cotton Made in Africa, Polyesterde de Recycle kullanmaya önem veriyoruz, Viskos da Ecovero kullanmaktayız. Sadece tasarıma değil, kaliteli hammadde kullanımına da büyük önem veriyoruz. Ürünlerimizin tamamını Etik Üretim Standartları ile kendi tesisimizde üretiyoruz” dedi.
Jeoteks Tekstil bünyesindeki uzman kadrosunun, Ar-Ge, koleksiyon ve üretim alanlarında müşteri taleplerine en doğru yanıtı vermek için çalıştıklarını dile getiren İnal, son yıllarda globalde de önemi artan sürdürülebilir elyaf ve hammaddelerin dikkate alınarak Ar-Ge çalışmalarını artırdıklarını söyledi. İnal, hem üretim kalitelerini düşürmeden hem de doğaya zarar vermeden teknoloji ve ham maddeleri kendi markaları olan PINK21 ve Flamenco’da da uyguladıklarını kaydetti.
“Flamenco, modern kadının tutkusunu temsil ediyor”
Sektörde edindikleri bilgi birikimlerinin Flamenco ve PINK21, markalarını oluşturma ve ihraç etme fırsatı verdiğini açıklayan Ümit İnal şunları kaydetti: “Flamenco ile, gündüzden geceye kendi ayakları üzerinde duran modern kadının tutkusunu ve heyecanını temsil eden bir marka olarak yola çıktık. Çağdaş kadının zamanla yarışına yardımcı oluyor ve günlük hayatında her zaman ve her mekanda giyilebilecek kıyafetler tasarlıyoruz. Flamenco, kadınların ihtiyaçlarının yorumlanmasının peşinde koşarken, uluslararası tekstil teknolojisi ve sürdürülebilirlik standartlarını da yerine getirmeye özen gösteriyoruz. Modern ve farklı bir tarza sahip olan PINK21 markamız da yaşamayı, okumayı ve araştırmayı seven, hayatın her anından keyif alan, hobileriyle bütünleşen kadınların tercihi olarak öne çıkmaktadır.”