Sevilay ÇOBAN
Hazır giyim sektöründe Türkiye’nin yurt dışındaki önemli temsilcilerinden biri olan Orka Holding, etki alanını genişletiyor. Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, bir fintech şirketi kurmaya hazırlandıklarını anlatırken, hazır giyim sektörünün de son dönemde gelişim ivmesini kaybettiğini söyledi.
Bu durumu tersine çevirmek ve ‘Türk markaları’ algısını globale taşımak için önce rekabet anlayışımızı değiştirmemiz gerektiğinin altını çizen Orakçıoğlu, “Ülke olarak ne kadar tanıtım yaparsanız yapın o ülkelerin markalarının sağladıkları katkı, tanıtım harcamalarından çok daha fazla. Biz bunu bir türlü anlatamadık. Bir ülke markaları kadar zengindir” dedi. Orakçıoğlu, DÜNYA gazetesine verdiği röportajda hazır giyim sektörünün hak ettiği değeri yeniden kazanması için harekete geçmesi gerektiğine vurgu yaptı.
“Duraklama sektörün seçimi”
Hazır giyim sektörünün son durumunu değerlendiren Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, “İşin açıkçası artık sivil toplum örgütlerinde sektörün önünü açan projeleri göremiyorum. Mesela, biz bir dönem İstanbul Moda Akademisi’ni getirdik. Fashion Week’ler düzenledik, pek çok farklı organizasyonla dünya çapında, global anlamda çok güzel işlere imza attık. Sektör, bunu devam ettiremedi. Benim üzüldüğüm nokta da tam olarak bu. Oysa biz heyecanlı bir büyüme yakalamıştık” dedi. Bu duraklamanın nedenini de “O da sektörün seçimi. Yoksa sektörde o birikim var” şeklinde yanıtladı.
“Şikâyet etmek yerine çözüm üretelim”
Sektörde dönem dönem ileri doğru atılan adımlarım devam ettirilemediğine dikkat çeken Orakçıoğlu, mevcut ekonomik koşulların bir neden olarak gösterilebileceğini ancak şikâyet etmek yerine çözüm üretmek, çözümleri de siyasete, bürokrasiye iletmek ve onları ikna etmek gerektiğinin altını çizdi.
Orakçıoğlu, ihracat anlamında Türkiye ekonomisine katkı koyan 52 sektör bulunduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti; “Kilogram değeri açısından birinci sırada mücevher, ikinci sırada savunma sanayi var. Üçüncü sıradaki sektör hangisi? Hazır giyim…Hazır giyim sektörü niye anlatamıyor bunu? İletişim eksikliği değil mi?
Türkiye’nin ihracatı ortalama kilogram başına 1,5 dolar. Hazır giyimde ise 15 dolara no name (markasız) ürün ihracatı yapılıyor ve yine de artık çıkılması gereken bir sektör gibi görünüyor. O zaman o algıyı oluşturamama konusunda sektör olarak bizde bir eksiklik var. No name’i 15 dolara, markalıyı 50-60 dolara, hatta 70 dolara satan bir sektörün değerini bilmeliyiz. Biz de sektör olarak ‘nasıl bu algıyı değiştirebiliriz?’ ona bakmalıyız.
Bugün İtalya ya da Fransa dediğiniz zaman ne geliyor akla? Louis Vuitton geliyor, Hermes geliyor değil mi… Moda endüstrisinin oluşturduğu marka algısı ülke imajına inanılmaz katkıda bulunuyor. Ülke olarak ne kadar tanıtım yaparsanız yapın o ülkelerin markalarının sağladıkları katkı, tanıtım harcamalarından çok daha fazla. Biz bunu bir türlü anlatamadık. Birleşik Markalar Derneği’nin kurucu başkanıyım. Oraya ilk yazdığımız şey, ‘bir ülke markaları kadar zengindir’. Bu bizim sloganımızdı.
Diğer bir sonunun da rekabetin algılanış şekliyle ilgili olduğunu dile getiren Orakçıoğlu, “Birbirimize rakip görmeyelim. Özellikle yurtdışına baktığımız zaman mesela İtalyanlar bir markayla anılmıyor, 8-10- 15-20 markayla anılıyorlar. Ve ondan sonra ‘İtalyan markaları’ deniyor. Ama biz hep birbirimizin müşterisine saldıralım… Başarılı bir ekip varsa, mucizeyi ekipte arayalım, onu transfer edelim…
Bu çok yanlış… Rekabet edelim ama yaptığımız iyi şeylerin birbirimize faydası olduğunu da unutmayalım. Çarşı ne kadar uzun olursa bereketi o kadar fazla olur. 10-15 marka olsak, ‘Türk markaları’ diye anılacağız” ifadelerini kullandı. Türkiye’de siyasetin, bürokrasinin ve sivil toplum örgütlerinin birlikte hareket ettiği bir dönem olduğunu hatırlatan Orakçıoğlu, “Kural koyucularla bir şekilde kuralları koymadan önce bir önlem olabilecek şekilde ilişkilerin geliştirilmesi gerekiyor” diye konuştu.
“Türk firmalarına aşılamayacak regülasyonlar uygulanıyor”
E-ticaretle ilgili yapılan düzenlemelerle ithalat ürünleri kotasının yükseltilmesi kararının çok yerinde olduğunu söyleyen Orakçıoğlu, şöyle konuştu; “Alınan bu karar çok doğru. Neden doğru? Çünkü biz Türk firmaları olarak onların 10 katını yaşıyoruz. Mesela, CD platformuyla birlikte Çin’e e-ticaretle ilgili bir girişimde bulunduk. Öyle regülasyonlar var ki hadi aş aşabilirsen. Hem de sektörler bazında regülasyonlar var. İnanın ihracat yapmak hiç kolay değil. Herkes ‘hoş geldin’ demiyor, önce ‘bana bir selam ver’ diyor.”
“AB, Türkiye’ye hep çifte standart uyguladı”
Yeşil dönüşüm konusuna da değinen Süleyman Orakçıoğlu, “Benim başkanlığım döneminde bütün standartlar bize uygulanırdı, Çin’e uygulanmazdı. Avrupa Birliği, her zaman uyguladığı çifte standartlarla bizi rekabetten uzaklaştırmaya çalıştı. Umarım dünyada yine böyle bir ikircikli tutum olmaz. Şimdi üretim, Kuzey Afrika ülkelerine doğru kayıyor. Bu regülasyonlar bize uygulanacak onlara uygulanmazsa yine bir çifte standart olacak. Sivil toplum örgütlerinin de mücadele edilmesi gerekiyor” dedi.
“Buzdağının altında sinerji ve enerji var”
Orka Holding çatısı altında 14 tane farklı şirketin yer aldığını belirten Süleyman Orakçıoğlu, özellikle dijitalleşme ve fintech tarafında önemli yatırımlar yapmaya devam ettiklerini anlattı. Orakçıoğlu, “Bilişim ve teknoloji sektörüne hizmet eden şirketlerimiz var. Hali hazırda bir fintech şirketi üzerinde çalışıyoruz. Çünkü dünyanın nereye doğru gittiği belli. Bir şirketimiz Bilişim Vadisi’nde çalışıyor.
Günceli yakalayarak yatırım yapmak çok önemli. Ayrıca dijital tarafta çok iyi bir altyapı oluşturduk. Online satışta inanılmaz büyüdük. Şu anda adette %50, ciroda %150 büyümemiz söz konusu. Herkes bizi sadece Damat Tween gibi görüyor, ama biz sadece ondan ibaret değiliz. Grubumuzun çok daha fazla derinliği var. Biz kendi aramızda grubumuza ‘Derin Orka’ diyoruz. Başka bir deyişle; buzdağının altında sinerji ve enerji var” diye konuştu.